24 Şubat 2022 Perşembe

Odise....Odysseia

Odise'nin kitap arkası, İlyada'dan epey sonra geldi. Araya büyük, insanları ve dünyadaki yaşamı çok etkileyen gelişmeler girdi, dünya sahnesine bir korona virüsü çıktı ve sürekli değişmeye başladı.

İlyada (1) için 2014'te bir kitap arkası yazısı yazdıktan sonra Odise'nin (2) öyküsüne başlamam epey uzun bir zaman almış. Bu arada altı yıl geçmiş. Dünya, kitaplar ve ben epey değişmiş olmalıyız. Ama sanırım edebiyat tarihinin ilk kitapları olduklarını söyleyebileceğimiz İlyada ve Odise, hâlâ oldukları yerlerde tüm bilgileri ve güzellikleriyle duruyorlar.

Azra Erhat Ocak 1970 tarihli önsözüne "İlyada bir olayın, Odysseia bir kişinin destanıdır" diye başlayarak, insanlığın ve sanatın tarihini bir cümlede özetliyor. İçinde bulunduğumuz yirmi birinci yüzyılda bile olaylar yaşamları belirlemeyi sürdürüyor. Bireysel özgürlüklerin değerinin anlaşılmış olması, bunların korunması ve geliştirilmesi için yeterli olmuyor. İnsanların birbirleriyle ve doğayla ilişkilerinde sağlıklı bir denge kurulamıyor. İlyada ve Odise'nin çatışmaları pek az değişmiş olarak aynı vahşetle günümüzde de sürüyor.

- ÖNSÖZ

- Önsöz: Odysseia'nın Kuruluşu

"Çağdaş okuyucu destan da demez Odysseia'ya, onu daha çok bir romana, bir filme benzetir" diyen Azra Erhat, beş ayrı destan parçasını Odysseia'nın Kuruluşu başlığı altında şöyle sıralamış:

"I. Telemakhia (Bölüm I'den Bölüm .IV'e) II. Kalypso'nun adasında (Bölüm V) III. Phaiakların ülkesinde (Bölüm VI'dan Bölüm IX'a) IV. Odysseus'un serüvenleri (Bölüm IX'dan XII'ye) V. İthake'de (Bölüm XIII'ten XXIV'e)"

Bu parçaların "asıl Odysseia destanı olan Odysseus'un serüvenlerini" "Odysseus'un kendisi anı olarak", diğerleriniyse "Odysseia'nın ozanı kimse o" anlatıyormuş. (2, 5)

İlk bölüm için "İlyada gibi Odysseia da bir seslenişle başlar" diyen Azra Erhat, kişileri ve olayları yirmi dört bölüm başlığı altında özetlemiş. (2, 6-12)

Sonra "Bu yoğun metin, bu karmaşık anlatım, ilk çağdan bu yana şaşırtmıştır bilginleri" diyerek Odise yolculuğuna başlamış.

"Destan içinde destan, masal içinde masal olduğuna göre, ozan içinde ozan da bulunabieceğini düşünmüştür bu bilginler."

"Sanatçının mantığı elbette ki bilginin mantığıyla kıyaslanmayacak derecede üstündür. Ne var ki, Odysseia'da gerçekten düşündürücü ve kuşku uyandırıcı parçalar ve dizeler vardır."

"Demodokos, Troya Savaşının anlı şanlı olaylarını anlatmakla Odysseus'u duygulandırır, ağlatır ve anılarının canlanmasına yol açarak Odysseia destanının dile gelmesini sağlar."

"Bu Demodokos öyle önemli bir tiptir ki, Homeros hakkında ne söylenmişse, hep Odysseia'daki bu ozan tipine bakarak uydurulmuştur: Kör oluşu, şölenlerde ezgi söyleyişi, birçok destan geleneklerini sürdürüp okuyuşu ve bir ozanlar okulu kurduğu söylentileri hep buradan gelmedir."

"Athene'nin her fırsatta yeryüzüne koşup Mentes, Mentor, bir kız ya da bir oğlan çocuk kılığına girmesi gibi, dokuz ya da bir tek peri olarak simgelenen Mousa da, Demokodos'un, Phemios'un, giderek Odysseus'un kılığına mı girdi? Tanrıça insan mı oluverdi? Esin denilen, artık insanın dışında bir dağın doruğundan değil de, kendi içinden mi gelmektedir?"

"Ozanlık, tanrıların armağanı, ama insanların içinde."

"Odysseia, tanrı-insan ikiliğini, bir gökte, bir yerde yansıtan bir destan değil, insan ağzından anlatılan ve insanın insan-üstü, insan dışı varlıklarla ilişkilerine yeni yeni anlam, imge ve simgeler arayan bir romandır."

"Odysseia göze görüneniyle film, kafaya değineniyle romandır." (2, 12-15)

-- Önsöz: Odysseia'nın İnsanları

"Odysseia'nın baş kahramanı, tek kahramanı Odysseus'a destanlarla verilen sıfatlar incelenmeye değer, çünkü kendine özgü nitelikleri vardır Odysseus'un."

"Nedir bu tanrı vergisi? Tanrılardan Zeus ile Athene'de görülen 'Metis', yani düşünme gücü ve akıldır; çare bulma, düzen kurma ....; bir de .... her derde sabırla katlanma, dayanma gücüdür."

"Odysseus cin fikirlidir, üstün zekâlıdır, gerektiği zaman yalan söylemesini, masal uydurmasını, elâlemi kandırmasını becerir ve en çetin güçlüklerin, en çetrefil durumların, en korkunç tehlikelerin içinden yağdan kıl çekercesine sıyrılmasını bilir."

"Odysseus'un aklı kötüye işlemez. İthake kralı, kurallara, törelere herkesten çok saygılıdır, yalan ve düzeni yalnız yerinde, olumsuz güçlere karşı kullanır, onun .... düşün yetisinde bugün akıl ve zekâ dediğimizden başka bir de bilinç kavramı vardır. .... serüven kahramanlarının değil, çağımızın büyük keşiflerine yol açan arayıcı, bulucu ve yaratıcı kafaların prototipi, ilk örneğidir."

"İlyada .... insana karşı insanın savaşı .... Odysseia .... insanın doğaya karşı savaşı .... Bu ölümsüz konuyu ilkin dile getiren en büyük insanlık destanıdır Odysseia."

"Tanrıça Athene'nin, düğününün yakın olduğunu sezinleterek yunaklara gönderdiği Nausikaa, Odysseus'a gönül vermiştir elbet, bir kral kızına yakışır cesaretle ve vakarla davranmasını sağlayan bu adamı, hele yıkanıp giyindikten sonra görünce, genç kızın hayran bakışlarında, çağdaş bir romancının anlatmakla bitiremeyeceği bir duygu fırtınası gelmektedir."

"Homeros -İlyada'da değil, yalnız Odisseia'da- uşağın da efendisini çizmesini bilmiştir: Eumaios, Eurykleia ve Odysseus'un daha birçok çobanı, uşağı da köledirler, ama efendi gibi saygı görürler, çünkü efendice davranırlar. Oysa taliplerin her biri birer efendidir, ama uşaktan daha aşağılık gösterir Homeros onları, akıl ve doğruluktan pay almamışlardır çünkü."

"Vefalı, akıllı, sabırlı, olgun kadın tipini simgeleyen ve böylece dillere destan olan Penelopeia, nasıl da Odysseus'un dişisi, onun tıpatıp eşi olarak canlandırılmaktadır! Son bölümlerde Odysseus'u tanımakta gösterdiği direnme ve kuşku, Telemakhos'u bile çileden çıkarır, 'taş yürekli' diye çatar anasına; ne var ki Odysseus bayılır karısının bu tutumuna, onun talipleri oyalayıp aldatmasını, armağanlarını önceden alıp onları başaramayacakları bir yarışmaya koşmasını övdükçe över içinden, çünkü Penelopeia tıpkı kendisinin davranacağı gibi davranır." (2, 16-18)

-- Önsöz: Masal ile Gerçek

"Masal ile gerçek arasındaki sınırı çizmek epey güçtür Odisseia'da. Ama neden efsane demiyoruz da masal diyoruz burada?"

"Odysseia .... tek bir kişinin öyküsü. İlyada'da tanrılar hem ön planda, hem üst plandadır. .... konutları .... gerçeküstü, gerçekdışı bir dünyadır. .... Ama Odysseia'da asıl rol alan başka tanrılardır: Kirke, Kalypso, İno, Proteus, Poseidaonoğlu Polyphemos, Seirenler, Skyllalar, Kharybdisler. Eylemi asıl yöneten onlardır."

"Bunların .... Olympos tanrılarıyla .... ilişkileri yoktur, .... Zeus'un buyruğunu kendisine ileten Hermeias'a şöyle der Kalypso: "Amma da kıskançsınız, tanrılar, yazık size! / Çok görürsünüz bir erkekle yatmasını bir tanrıçanın, / sevdiği bir erkeği koca diye almasını açıkça."

".... güzel belikli, yaman bir tanrıça olarak nitelendirilen Kirke, insan sesli bir büyücüdür; .... Odysseus'un kader ipliğini sanki o tutmaktadır elinde, .... kendi bildiklerinin daha ötesini öğrenmesi için de, dünyanın ucunda, Okeanos Irmağının kıyısındaki Ölüler Ülkesi'nde bilici Teiresias'ın, yani ölmüş bir insanın ruhuna başvurmasını o salık verir Odysseus'a."

-- Odysseus'un Mavi Yolculuğu

"Kimi adlar vardır, dile girer, ölümsüzleşir. Mausolos, nasıl anıtkabirlerin hepsine adını vermişse, Odysseus da aşılmaz, engellerle dolu, sonu gelmeyen yolculuklara vermiştir adını."

"Mavi yolculuk diyesim geliyor. Ne var ki, maviliği unutulmuştur bu yolculuğun, yalnız tüyler ürpertici korkunç tehlikeleri kalmıştır akılda."

"Bir İngiliz denizcisi, tıpkı Schliemann gibi Homeros'a inanmış bir adam, yedi yıl denizlerde küçük bir yelkenliyle dolaştı, Odysseus'un yolculuğunu bir daha yaşayacağım diye. .... Gelin, Ernle Bradford'la birlikte yaşayalım biz de Odysseus'un serüvenlerini."

-- Homeros'un Dünya Haritası

"İ.Ö. VIII-VI yüzyıllarında harita yoktu, coğrafya diye bir kavram da yoktu. Tuhaftır ki bu iki kavramı da Homeros denilen o koca ozan yarattı; Batı şiirini ve yazınını da yarattığı gibi."

"Fenikyelilerin İ.Ö. XII'nci yüzyıldan beri Batı Akdeniz'e uzandıkları, Sardinya ve Sicilya'da üsler, IX'uncu yüzyılda da Kuzey Afrika kıyılarında Kartaca'yı kurdukları bilinir. Bu denizci ve alışverişçi ulusun açtığı çığır, önce sözlü, sonra da yazılı geleneğe dökülerek 'periplous' denilen seyahatnamelerin oluşmasını sağlamıştır. İlk periplous yazarı, yani ilk coğrafyacı, .... Hekataios'tur, .... Homeros'tan birkaç yüzyıl sonra yaşadığı halde, dünya görüşünü gene Homeros'tan alır, yani o da dünyayı yuvarlak bir disk biçiminde tasarlar. Bu diski çepeçevre dolanan engin su akıntısı, Olympos tanrılarından önce yeryüzünde egemenliği ellerinde tutan tanrılardan Okeanos'tur."

"Herakles .... Okeanos'a açılan çifye kayalara varmış, orada .... dev Atlas'a rastlamış, korkunç yükünü .... alarak bir süre kendi kendi taşıyıp Atlas'ı Akşam Kızlarının Bahçesinde altın elmalar koparmaya göndermişti."

"Odysseia'da verilen güzergâh, yön, rüzgârlar, kıyılar ve limanlara değgin bilgilerin ne kadar tutarlı ve gerçekçi olduğunu belirten ve zamanımızın deniz haritaları ve gemici el kitaplarıyla karşılaştıran Bradford, Odysseia yazarının anlattığı yolculuğu kendisi yapmamış olduğu belliyse de, sözlü gelenek yoluyla elde ettiği bilgileri yerinde kullandığına inanmaktadır. .... İlkçağdan ve özellikle coğrafyacı Strabon'dan bu yana bilginler bu görüşü paylaşıp destanda sözü geçen yerleri haritalarda saptamaya çalışmışlardır. .... Victor Bérard, 'Les navigations d'Ulysse' .... Bradford .... .... Homeros .... sözlü geleneğin .... destan parçalarını .... toplayan, .... kahraman olarak .... cin fikirli Odysseus'u seçen kimsedir. .... .... Odysseia'nın verdiği somut bilgileri .... özetlemeye çalışalım."

-- Rüzgârlar

"Notos, Boreas, Euros ve Zephyros. .... Halikarnas Balıkçısına sorduk. .... Notos, bizde adını Lodos'a, Boreas da Poyraz'a vermiştir ama ikisi de 45 derece yer değiştirmiş oluyorlar. ...."

-- Odysseus'un Gemileri "Troya'dan çıkışta 12 gemisi vardır Odysseus'un. Çift sıra kürekli ve yelkenli gemilerdir bunlar, sancak ve iskelede onar kürekten yirmi kürekçi çalışır bu gemilerde."

-- Odysseus'un Uğrakları

Kikonlar

"Troya'dan sonra ilk uğrak Kikonların İsmaros kentidir."

Ege'de Poyraz

"Kuzey'den gelen rüzgâr Odysseus'un filosunu güneye sürer."

Lotosyiyenler

"Lotos da nasıl bir yemiş, nasıl bir içkiyse, sılayı unutturur 'ekmek yiyen' Akhalara. Aman aman burada kalalım, rahat edelim de eksik olsun İthake, diye gözyaşı dökerek yalvarırlar Odysseus'a."

Kyklops Polyphemos

Odysseus'un üçüncü uğrağı tek gözlü devlerin (kykl-ops: yuvarlak göz) yemyeşil toprağıdır.

Aiolos'un Adası

"Homeros, Akdeniz'in ortasına kondurduğu rüzgârlar tanrısı Ailos'un adası için şöyle der: 'Yıkılmaz, tunçtan bir duvarla çevriliydi bu yüzen ada, kent oturtulmuştu göğe yükdelen bir kayanın üzerine.'"

Laistrygonlar

"Bradford, nasıl bir rastlantıyla Korsika'nın Bonifacio Limanına girdiğini ve bu eşsiz limanın Odysseus'a belâ getiren liman olduğunu fotoğraflarla da kanıtlıyor."

Kirke

"Sardinya'nın tam karşısında, İtalya'nın Etrurya bölgesinde, dugün de Capo Circo diye anılan yer olsa gerek. Ama bu, ada değil de bir burun, eh Odysseus o kadarında yanılmış olabilir."

"Kirke, Anadolu'nun Ana Tanrıçası olmasın? .... Etrüskler Anadolu'dan İ.Ö. 700 yıllarında İtalya'ya göç etmişlerdir. Ana Tanrıça'yı onlar mı götürdü İtalya'ya ...."

Nekyia

"Odysseus'un yolculuğunda gerçekle ilgisi olmayan tek parça, Ölüler Ülkesine gidiştir. .... Nekyia, bildiğimiz Hades, yani yeraltı dünyası .... değildir. .... Nekyia'nın sonradan Vergilius, Dante ve daha birçok ozanın yapıtlarına örnek diye bir destan motifi açtığını belirtmekle yetinelim."

Seirenler

"Öykünün bundan sonrası gizemli bir hava içinde geçer. .... Seirenler, Skylla, Kharibdis sanki belli bir denizde, belli engeller değil de, hayat engininde her insanın karşılaşabileceği tehlikelerdir."

"Seirenleri, Salerno Körfezinde Galli Adalarına yerleştirmek yerinde olur. Kadın başlı, kuş gövdeli bu efsane yaratıkları, benzerleri Harpyalar gibi ölüm perileridir. .... Ne var ki, Harpyalar .... ölmüşlerin ruhlarını Hades'e taşımakla kalırlar, Seirenlerse ölüme aşkı da karıştırırlar. Bu aşk özlemini de sesleri, ezgileriyle dile getirirler."

Skylla ile Kharybdis

"'Kharybdis'ten Skylla'ya düşmek', yağmurdan kaçarken doluya tutulmak anlamına gelir frenkçede. Odysseia'daki bu öykünün ne kadar ün saldığı bu deyimden belli. .... Kirke, Odysseus'a dönüş için iki yol gösterip ikisi arasında seçim yapmasını söyler."

"Skylla kayasının dibinde bir .... mağaranın içinde yarı bele kadar gömülü, 12 ayaklı, 6 boyun ve 6 başlı bir canavar yaşar, başlarını mağaradan dışarı uzatıp geçen gemicileri yakalar .... Kirke, Kharybdis'te büsbütün yok olmaktansa, Skylla'da altı kurban vermesini öğütler Odysseus'a.

Kalypso

"Kalypso hem 'saklı tanrıça', hem Olympos tanrılarından önceki kuşaktan tanrı Atlas'ın kızı. .... Bradford, denizle çevrili Kalypso Adasının Malta olduğunu hem denizcilik hem de arkeoloji bakımından sapasağlam kanıtlıyor. Malta Müzesinde (steatopyg) geniş kalçalı Kybele figürinleri ve Ana Tanrıçanın hizmetinde bulunan Kabirlerin heykelcikleri görülür. .... Ana Tanrıçanın yeri, dünyanın göbeğidir; .... Odysseus, matriarkal bir düzenin egemenliğine girmiş demektir, .... Hacılardan çıkan heykelciklerde gördüğümüz gibi, tanrıçanın dolgun bedenine yapışık, bir araçtan başka bir şey olmayan bir erkek. .... Ayrıntılı olarak işlenmesi gereken bu konuda uyarılmayı, ...., Ernle Bradford gibi bir mavi yolcuya borçlu olduğumu belirtmek isterim.

Phaiakların Düzeni

Bilginlerin bazıları Phaiakları hayal saymışlar, bir çeşit ölüm gemicileri, kentlerinin ve yaşayışlarının düzeni de pek üstünde durmadıkları bir ütopya. Günah değil mi böyle kara düşünmek masmavi aydınlığın karşısında? Korfudur, Phaiakların Skherie Adası. ....

Saraylarının yapısına ve güzelliğine hayran kalır Odysseus. Hem mimar, hem denizcidir bu ulus, gemileri öyle sağlam yapılıdır ki aşamadıkları engin yoktur. .... Haksever, töreye saygılı, uygar ve demokratik bir düzendir toplum düzenleri. En başta kadına ve sanata saygılıdırlar. Barış içinde yaşarlar, günleri yarışmalar, horonlar ve hele tanrı tarafından esinli ozanları dinlemekle geçer. Özgür insanlardır bunlar; Alkinoos, eş haklarla toplumu yöneten danışmanlarını her fırsatta toplar, .... insanlar arasındaki ilişkilere yön veren, adı Erdem anlamına gelen bir kraliçedir. Hem ne güzeldir bu ilişkiler! Homeros burada Platon'dan çok önce ideal bir cumhuriyetin örneğini .... İthake'de de yansıtmak istemiş, ne var ki, yönetici baş .... olmadığından, İthake'nin düzeni bozulmuş, çıkarcıların, çapulcuların eline düşmüştür. Yoksa Euemaios, Eyrykleia, çobanlar ve bağcılar orada da insana saygılı, uyumlu bir düzenin özgür kişileridir. .... Odysseus'un .... mutluluğa özlemi .... insan aklıyla akıldışı düzensizlikleri yenmek gücü .... İthake'ye vardıktan sonra .... doğruluk üstüne kurulu düzeni yeniden kurmak ....

- ODYSSEİA

- Birinci Bölüm: Sesleniş - Tanrılar Toplantısı - Athene'nin Öğütleri - Şölen

Anlat bana, tanrıça, binbir düzenli yaman adamı, kutsal Troya'yı yerle bir etmişti hani, sonra sürünmüş durmuştu ordan oraya, ne çok yerler görmüş, ne çok insan tanımıştı, ne çok acı çekmişti denizlerde yüreği, kurtarayım derken kendi canını, yoldaşlarına dönüş yolunu açayım derken...

....

Al bir yerinden, tanrıça, anlat bize de. Ölüm uçurumundan kurtulanlar kurtulmuştu, savaştan ve denizden dönenler dönmüştü, bir o kavuşamamıştı yurduna ve karısına, oyuk mağaralarda alıkoymuştu onu Kalypso, yüce tanrıça, yanıp tutuşuyordu, güçlü peri, kocası olsun diye o. Yıllar birbiri ardından geldi ve geçti ve tanrıların büktüğü kader ipliği vardı İthake'ye, yurduna döneceği güne, .... bir Poseiadon vardı ona acımayan, çok içerliyordu tanrıya denk Odysseus'a, ....

.... Zeus'un sarayında toplanmışlardı, .... Gök gözlü tanrıça Athene .... dedi ki: "Baba, Kronosoğlu, tanrıların en güçlüsü, .... .... akıllı Odysseus'a parçalanır yüreğim, .... acı çeker durur sevdiklerinden uzakta, sular ortasında bir adada, göbeğinde denizin. Bol ağaçlı bir ada, içinde bir Peri, kara yürekli, uğursuz Atlas'ın kızı, .... İşte o Atlas'ın kızı alıkor zavallıyı, büyüler onu, konuşur tatlı tatlı, etmediğini komaz unutsun diye İthake'yi. Oysa Odysseus yurdu için can atar, tüter gözünde ocağının dumanı.

Dokunmaz mı yüreğine senin bunlar, Olypos'lu? .... Bulutları devşiren Zeus karşılık verdi, dedi ki: ".... Hiç unutur muyum ben tanrısal Odysseus'u, .... Ama yeri sarsan Poseiadon çok içerler ona, .... Gök gözlü Athene karşılık verdi, dedi ki: "Baba, Kronosoğlu, tanrıların en güçlüsü, mutlu tanrıların şimdi isteği ne, çok akıllı Odysseus'un evine dönmesi mi, Hermeias .... gitsin bi koşu Ogygie Adasına, güzel örgülü Periye desin değişmez kararını senin, sağlamaya baksın sabırlı Odysseus'un yurda dönmesini. İthake'ye gideyim ben de, kışkırtayım oğlunu, .... çağırsın toplantıya gür saçlı Akhalıları, hadi kovun, desin, şu talipleri buradan, ....

en üstün güçlü tanrının kızıydı o. Bir fırlayışta indi Olympos'un doruklarından, tunç kargısı elinde, İthake'ye vardı, buldu Odysseus'un evini, durdu anlu kapısının eşiğinde, girmişti Taphosluların önderi Mentes'in kılığına, gördü prada, avluda, azgın talipleri, .... soylu babası tütüyordu gözünde Telemakhos'un,

Gök gözlü Athene karşılık verdi, dedi ki: ".... Adım Mentes, övünürüm Ankhialos'un oğlu olmakla, kralıyım küreksever Taphosluların. .... geçtim yaban diller konuşan insanların arasından, .... ışıldayan demir verip tunç alacağım. Gemim kıyıda, kentten uzakta, .... Geldim buraya, ama uzaktaymış baban, tanrılar alıkoymuşlar yolundan onu. Ama ölmedi Odysseus, yeryüzünde, sağ, engin denizde, sular ortasında bir adada, azgın, kaba adamlar tutar onu diri diri, .... Odysseus'un oğlu musun, bu kadar büyüdün mü? Yüzünle, gözlerinle çok benzersin ona, ...."

Akıllı Telemakhos karşılık verdi, dedi ki: "Hiçbir şey saklamam senden, konuğum, anama bakarsan, Odysseus'tan olmuşum, doğrusu ben bilmem, kimse de bilmez babası kim? .... Gök gözlü tanrıça Athene de ona dedi ki: "Demek senin gibi bir oğul doğurmuş Penelopeia, tanrılar düşünmüşler demek soyunuzun ününü. .... bu şölen, bu kalabalık ne, nedir bunlar? Düğün dernek mi var, yemekleriyle gelmemiş gibiler nedir bu içip coşmalar senin evinde, ...." Akıllı Telemakhos buna karşılık dedi ki: ".... bu ev varlıklı, düzenliydi eskiden, ama yiğit yurdundaydı o zaman, .... Yırtıcı yeller alıp götürmüştür şimdi onu. ne adı sanı kaldı, ne izi, .... ne kadar sözü geçer adam varsa İthake'de, hepsi talip anama, sömürürler varımı yoğumu. ...."

Türkü çağırıp duruyordu ünlü ozan, .... söylüyordu Akhaların acıklı dönüşünü, İkarios'un kızı akıllı Penelopeia dinliyordu üst katta, .... Tanrısal kadın durdu taliplerin karşısında, erkeklere ayrılan odanın eşiğinde tam, .... Seslendi ağlaya ağlaya tanrısal ozana, dedi ki: "Nice türküler bilirsin, Phemios, açar insanın içini, .... yürek yakan bu acıklı türküyü bırak, parça parça eder yüreğimi ...." .... Akıllı Telemakhos döndü ona dedi ki: ".... Ozana darılmamalı, dile getirdi diye Danaoların kaderini. .... .... zorla yüreğini, onu dinle. Bir Odysseus değil ki dönüş gününü yitiren, daha nice yiğit öldü Troya'da. Haydi evine git, bak işine gücüne, git dokuma tezgâhına, ipliğine bak, ...." Penelopeia şaşırdı ve döndü kendi katına,

Athena gözkapaklarına uyku dökünceye dek ağladı. Geceyle örtülü sarayda talipler bağırıp çağırıyorlardı, hepsi can atıyordu o kadınla yatağa uzanmaya. Telemakhos aralarında söz aldı, dedi ki: "İleri gidersiniz, ey anamın talipleri, .... bir gün Zeus elbet ödetir size bunu, topunuz zıbarır gidersiniz bu sarayın içinde, .... krallığı armağan ederse Zeus bana, alırım. .... Ama kral olabilecek daha bir sürü Akhalı var, genci var, yaşlısı var denizle çevrili İthake'de, Odysseus öldüyse kral olsun onlardan biri, .... " .... Karşılık verdi ona Eurymakhos, Polybos'un oğlu: "İthake'de Akhalardan kimin kral olacağını tanrılar bilir Telemakhos, tanrılar,

senin olsun nen varsa, senin olsun bu saray, İthake'de insanlar ve halk yaşadıkça senin malını zorla alamaz hiç kimse. .... ...."

- İkinci Bölüm: İthakelilerin Toplantısı - Telemakhos'un Yola Çıkışı

Erken doğan gül parmaklı Şafak görününce, Odysseus'un sevgili oğlu yatağından kalktı, .... Toplanınca teknil halk bir araya, Telemakhos, elinde tunç kargısı, derneğe yürüdü, Tekbaşına değildi, iki hızlı köpeği arkasındaydı. Athene tanrısal bir güzellik saçmıştı üstüne. .... Yol açtı ihtiyarlar, babasının tahtında otursun diye, Sonra yiğit Aigyptios başladı söze: .... Oğlu, savaşçı Antiphos, gitmişti tanrısal Odysseus'la koca karınlı gemilerle, at yetiştiren Troya'ya ...., yabani Klyklops öldürmüştü onu oyuk mağarasında, .... Üç oğlu daha vardı Aigyptios'un biri taliplerdendi, Eurynomos'tu adı, ....

...., Odysseus'un sevgili oğlu ...., .... ...., başladı söze, dedi ki: ".... Yitirdim eski kralınızı, soylu babamı, .... Ama şimdi daha da kötüsü geldi başıma: .... Anamın aklında hiç evlenmek yokken, bir sürü isteyen sardı çevresini onun, .... Çekinirler dedem İkarios'un evine gitmekten, .... Odysseus gibi bir erkek de yok ki yanımızda, kovsun atsın bu belâyı yuvamızdan, ...."

.... Antinoos girişti söze, dedi ki: "...., Telemakhos, şu öfkeni dizginle, .... O senin düzenler kuran sevgili anacığın yok mu, üç yıl oldu, dört yıl olacak nerdeyse, ...., açar umut kapılarını, ...., ama niyeti bambaşka, .... arşın arşın bez dokuyordu habire, bize de şöyle laf ediyordu arada bir: -Delikanlılar, maden tanrısal Odysseus öldü, içinizden birine varacağım elbette, ama ne olur, bekleyin bir parça daha, bitsin şu dokuma, boşa gitmesin bunca iplik, .... -eski kadınlarımızda duyulmadı böylesi akıl, güzel örgülü o eski Akhalardan ne Tyro, ne Alkmene, ne de güzel çelenkli Mykene bilmiş değillerdi Penelopeia kadar-, .... Şunu bil ki, bir Akhalıya varmadıkça anan biz ne işimize döneriz, ne başka yere."

....

Gür sesli Zeus saldı iki kartal, .... Bu belirtileri kim gördüyse titredi tepeden tırnağa, nasıl olacaktı kimbilir bu işin sonu. Söz aldı yaşlı yiğit Halitherses, Mastor'un oğlu, kuş falıyla geleceği görmede üstüne yoktu, .... "Dinleyin beni, İthakeliler, diyeceğim var:" .... "Odysseus uzun zaman uzak kalmayacak sevdiklerinden, ...."

Buna karşı, Eurymakhos, Polybos'un oğlu, dedi ki: "Çek git evine, ihtiyar, çek git hadi, .... ben senden üstün falcıyım bu işte. .... Odysseus çok uzaklarda öldü gitti, ...."

Mentor, Odysseus'un kusursuz arkadaşı, kalktı ayağa, .... ".... Ben sizi ayıplarım asıl, İthake halkı, yola getirmek için şu bir avuç adamı bir tek laf söylemezsiniz, bir tek, oysa siz çok kalabalıksınız onlardan."

Telemakhos gitti deniz kıyısına doğru, .... yakardı Athene'ye: "Dün evime gelen tanrıça, dinle beni, sen değil miydin sisli denizlere açıl diyen, .... Akhalar .... engel oluyor, ...., o adamlar kötüye kullanıyor güçlerini." Böyle yakardı, Athene de yanına geldi, boyu bosu ve sesiyle Mentor'a benzemişti, kanatlı sözlerle seslendi ona, dedi ki: ".... senin yolculuğun ..., Telemakhos, başarılı olacak. Odysseus'la Penelopeia'nın oğlu olmasaydın pek ummazdım başaracağını bu işi."

.... Telemakhos inmişti bile babasının yüksek tavanlı hazine odasın. Bu geniş odada altın, bakır yığılıydı külçe külçe, sandık sandık kumaşlar, mis gibi zeytinyağları, yıllanmış, bal gibi tatlı şarap dolu küpler duvarlara dayalı duruyordu sura sıra, .... bir kâhya kadın beklerdi orda gece gündüz, .... Euryklia'ydı o, Peiseneroğlu Ops'un kızı. Telemakhos çağırdı onu odaya, dedi ki:

".... sımsıkı kapa ağzını bütün testilerin, sağlam dikişli tulumlara un dök, ....

Senden başka kimse bilmesin bunu. .... Sparta'ya, kumsal Pylos'a gitmeyi kafama koydum, sevgili babam dönecek mi, dönmeyecek mi, anlayayım."

- Üçüncü Bölüm: Pylos'ta

Güneş güzelim gölün içinden çıktı, tunca boyalı gökte ışıdı ölümsüzlere, bereketli toprak üstünde ölümlülere ışıdı, Onlar da vardılar Pylos'a, Neleus'un sağlam duvarlı kentine.

.... Yiyip içtikten sonra doyasıya, at yetiştiren yaşlı Nestor dile geldi,dedi ki: ".... Konuklarım, siz kimsiniz? Deniz yoluyla bu geliş nereden? ...." Akıllı Telemakhos gözünü kırpmadan karşılık verdi, .... ".... Neion Dağının eteklerinden geliriz, İthake'den, .... düşmüşüm ünü yaygın babamın ardına,

.... Siz Akhalar, bir sürü dert içindeyken, soylu Odysseus, benim babam, Troya ilinde, sözünün eri olduysa, yaradıysa işinize, getir onları gözünün önüne, bana gerçeği söyle." At sürücüsü yaşlı Nestor karşılık verdi,dedi ki: ".... koca kral Priamos'un kenti önünde savaşırken neler çektik bilemezsin ey dost, en yiğit adamlarımız öldü orada, Ares'e benzer Aias orada yatar, Akhilleus orada, düşüncesi tanrıya denk Patroklos orada, orada yatar güçlü Antilokhos, gözünü budaktan esirgemez sevgili oğlum, yiğitim, .... Akıldan yana kimse boy ölçüşemezdi Odysseus'la, .... Zeus dert dolu bir dönüş tasarladı bize, ....

Menelaos diyordu ki tekmil Akhalara: Dönmeye bakın sırtında engin denizin. Oysa Agamemnon hoşlanmadı bu konuşmadan, halkı orada alakoymaktı niyeti onun. .... Gitmem de gitmem, diyordu halkın yarısı, kaldılar erlerin güdücüsü Atreusoğlu Agamemnon'la. Öbür yarımız gemilere binip açıldık, kuşlar gibi uçup gidiyordu gemiler, tanrı dümdüz etmişti koca engini. Tenedos'a varınca kurbanlar kestik tanrılara, .... İki kıvrımlı gemilerini geri döndürenler oldu, akıllı ve kurbaz Odysseus vardı bunların başında, ....

Sana ben şimdi, kalk Menelaos'a git derim, odur aramızda yaban elden en son dönen, ....

- Dördüncü Bölüm: Lakedaimon'da

Sarışın Menelaos ...., .... kanatlı sözler söyledi .... "Sekiz yıl dolaştım denizlerde gemilerimle, sürüldüm Kıbrıs'a, Finike'ye, Mısır'a, vardım Habeşistan'a, Sidon'a, Arap iline, kuzuları boynuzlu doğan Libya'ya vardım, ağası da, çobanı da yoksun değil orda taze peynirden, etten, sütten, .... Dolaşıp bol bol mal toplarken ben oralarda öteki burda öldürüyordu kardeşimi benim, ....

Odysseus'a yandığım kadar yanmam hiçbirine. .... Akhalardan hiçbiri çekmedi onun gibi, .... sağ mı, öldü mü, kimse bilmez, yaşlı babası Laertes gözyaşı döker boyuna, uslu akıllı karısı Penelopeia gözyaşı döker, bir de ufacık Telemakhos'u var, evinde bıraktığı yavrucağı."

Helene .... .... kocasına sordu bir bir: "Söylesene Menelaos, Zeus'un beslediği, söylesene kim bunlar? .... olsa olsa Telemakhos'tur bu çocuk, ulu yürekli Odysseus'un oğlu, giderken memede bırakmıştı onu, benim uğruma gitmişti Akhalar Troya'ya, ....

O sıra Zeus'un kızı Helene birşeyler tasarladı, bir ilaç attı içtikleri şaraba, yası, öfkeyi dindiren bir ilaçtı bu, tekmil acıları unutturan bir ilaçtı. ....

Helene .... .... söz aldı gene, .... ".... Odysseus .... yara bere içinde komuştu bedenini, yırtık pırtık bir şey atmıştı sırtına, bir uşak olup çıkıvermişti, düşman kentinin geniş sokaklarına işte böyle girdi o, Akha gemilerindeki Odysseus nerde, o nerdeydi, bir dilenci sanırdı onu gören. İşte böyle girdi Troyalıların iline, aldandı kentin bütün insanları, bir ben tanıdım onu, anladım kim. .... aldım onu bir güzel yıkadım, zeytinyağıyla oğup üstünü giydirdim, .... ne diye bu çılgınlıkları yapmıştım sanki, ne diye, Aphrodite çelmişti aklımı, oralara götürmüştü beni, ....

Sarışın Menelaos'un canı çok sıkıldı, dedi ki: "....

"Artık Mısır'dan bir dönebilsem diyordum, ama tanrılar tutuyordu beni orda .... Deniz ihtiyarı güçlü Proteus'un bir kızı vardır, Eidothoe'dir bu kızın adı, ....

-Diyeyim sana her şeyi dosdoğru, .... yalan bilmez bir deniz ihtiyarı. Mısırlı Proteus derler bu ölümsüze, bilir denizin tekmil girdisini çıktısını, Poseidaon'un kullarındandır o. Benim babammış, ondan doğmuşum ben.

Tunç zırhlı Akha önderlerinden ikisi, yalnız ikisi öldü sılaya kavuşmadan. .... Üçüncü önder sağ, ama engin denizin öbür ucunda. Aias öldü, uzun kürekli gemileri de battı. ....

Aigisthos .... .... .... atları arabalarıyla gitti karşılamaya halkların güdücüsünü, Agamemnon'u. .... Habersizce sürükledi onu ölüme, ....

-Laertes'in oğlunu sorarsın bana, yurdu İthake'de olan adamı. Durmadan gözyaşı döker gördüm onu bir adada, Tanrıça Kalypso'nun evindeydi, ....

Böyle konuşurken onlar birbirleriyle, davetliler tanrısal kralın sarayına geliyordu, koyunlarla, güç veren şarapla birlikte, güzel yaşmaklı karılarnın gönderdiği ekmeklerle. .... öte yanda, Odysseus'un sarayında talipler, diskler, kargılar atıp eğleniyordu, taş döşeli büyük avluda, öteden beri şımardıkları yerde. Antinoos'la tanrıya denk Eurymakhos oturmuşlardı, taliplerin başta gelenleriydiler, güçte en üstünleri. Noemon yaklaştı onlara, Phronios'un oğlu, seslendi Antinoos'a, şöyle dedi: "Söyle, Antinoos, var mı haberin, yok mu, Ne zaman dönecek Telemakhos kumsal Pylos'tan? ...."

Penelopia .... öğrendi taliplerin gizlice kurduğu düzeni; haberci Medon geldi bunu söyledi ona,

Uslu akıllı Medon .... "Keskin kılıçla öldürecekler yurduna dönerken Telemakhos'u. Babasından haber almak için kutsal Pylos'a gitti o, sonra da tanrısal Lakedaimon'a gitti." .... Penelopia .... "Olympos tanrısı bana öyle acılar verir ki, .... hiçbir kadına vermedi böylesini. Önce soylu, aslan yürekli kocamdan olduydum, Danaoları her türlü erdemde geçen bir kocaydı o, ünü Argos'a, Hellas'a yayılmış bir yiğitti! Sevgili oğlumu aldı götürdü kasırgalar şimdi de, ....

Gitsin bir koşucu, çağırsın İhtiyar Dolios'u, buraya gelirken babam vermişti onu yanıma, bağıma bahçeme bakıyor şimdi o benim, çabuk gitsin anlatsın Laertes'e her şeyi, ...." Derken sadık dadı Eurykleia söze karıştı, dedi ki: ".... .... sana her şeyi dosdoğru diyeceğim: Biliyordum bütün olanı biteni, istediği şeyleri de ben verdim ona, tatlı şarabını verdim, ekmeğini. .... Haydi git .... .... yakar Athene'ye, Kalkanlı Zeus'un kızına, bir o kurtarabilir ölümden oğlunu. ...."

.... gölgeli konakta talipler bağrışıyordu. .... .... Antinoos .... ".... Haydi gidelim gerçekleştirelim sessizce onayladığımız kararı hep birden." .... Uslu akıllı Penelopeia aç karnına yatmıştı üst katta, .... Uyuyordu başı arkaya dayalı, .... O sıra birşeyler düşündü gök gözlü Athene: Bir görüntü yaptı, benzetti bedenini .... .... İkarios'un kızı İphtime'nin tıpkısına, Eumelos'la evli, Pherai'de oturan bir kadındı o. Tanrısal Odysseus'un evine gönderdi Athene onu, ....

"Uyur musun, Penelopeia, kaygılar içinde bir yürekle? Mutlu tanrılar razı değil senin ağlamana, üzülmene, dönecek oğlun yolculuktan sağ salim, ...." Silik gölge .... .... kapı mandalından dışarı süzüldü, .... İkarios'un kızı da uyandı uykusundan,

Taliplerse, gemilerle denize açılmışlardı, nasıl düşüreceğiz diye düşüne düşüne Telemakhos'u ölüm uçurumuna. Bir ada .... İthake'yle kayalık Same adaları ortasında, ufacıktır, Asteris'tir adı, .... İşte Akhalar orda yattılar pusuya.

- Beşinci Bölüm: Kalypso'nun Mağarası / Odysseus'un Salı Şafak yatağından kalkmış, ayrılmıştı şanlı Tithanos'un yanından, ışıpı götürsün diye ölümlülerle ölümsüzlere.

Kalypso içerde türkü çağırıyordu güzel sesiyle, kumaş dokuyordu altın mekikle tezgâhına gide gele. .... "Altın değnekli Hermeias, ne diye geldin bana? ...."

Yedi içti Argos'u öldüren kılavuz tanrı. .... "Neden geldin diye sorarsın, tanrıça, .... Kendim istemedim, buraya gelmemi bana Zeus buyurdu, .... .... bir yiğit varmış senin yanında, en kara talihlisi Priamos'un kenti uğruna savaşanların, dokuz yıl savaşmışlardı da hani, yıkmışlardı kenti onuncu yılda, .... İşte Zeus çarçabuk geri göndermeni buyurdu o adamı, .... geri dönmektir kaderi onun bir daha görmek sevdiklerini, yüksek çatılı evini." .... Kalypso, yüce tanrıça, dile geldi kanatlı sözler söyledi: "Amma da kıskançsınız, tanrılar, yazık size! Çok görürsünüz bir erkekle yatmasını bir tanrıçanın, .... Güzel örgülü Demeter de gönül vermişti İasion'a, sarmaş dolaş olmuştu ikisi sevgiyle, yatmışlardı üç kez sürülmüş bir tarlada, ama Zeus ossaat aldıydu bu haberi, erkeği tepelediydi, göz kamaştıran yıldırımla." ....

"Öylece gönder onu, Zeus'un öfkesinden sakın," .... .... Yüce Nymphe de gitti ulu yürekli Odysseus'u bulmaya, .... Kıyıda oturur buldu onu, .... Nymphe'den hoşlanmıyordu artık o, isteksiz uzanıyordu geceleri mağarada onun yanına. ....

.... Poseidaon o ara gördü onu Solymos Dağı tepesinden, .... "Odysseus için verilmiş kararı tanrılar ben Yanıkyüzlülerdeyken değiştirdiler demek! Phaiakların toprağına yanaşacak neredeyse, orada kurtulacak başına gelen belalardan. Ama ben daha bir sürü bela getirebilirim onun başına." ....

.... Athene, Zeus'un kızı, buldu başka çare, .... Boreas'ı estirdi, kırdı dalgaları, Zeus'tan doğma Odysseus kavuşana dek usta kürekçi Phaiakların iline, ....

.... "çok çektim, geldim sonunda sana, kapandım dizlerine, acı bana ne olur, ocağına düştüm, sığındım akıntına." Böyle dedi, ırmak da akışını durduruverdi, .... kurtardı Odysseus'u, çekti aldı yatağına.

iki zeytin ağacı vardı orada, biri yabaniydi, biri aşılı, .... öylesine sımsıkıydı yapraklar, öylesine sarmaş dolaş. Odysseus giriverdi bu ağaçların altına, elleriyle bir döşek serdi kendisine, .... Athene döktü uykuyu gözlerine, ....

- Altıncı Bölüm: Odysseus'un Phaiak iline Gelişi

Çok çekmiş tanrısal Odysseus böyle uyurken, yorgunlukla uyku alt etmişken onu, Athene gitti Phaiakların yurduna, kentine. Eskiden Phaiaklar engin Hyperia'da otururdu, güçte üstün zorba tepegözlere yakın, .... düşünceleri tanrılardan gelen Alkinoos kraldı şimdi. .... bir kız yatıyordu orada, boyu posu, görüntüsü tanrılara denk, Nausika'ydı bu, ulu yürekli Alkinoos'un kızı .... Tanrıça, kızın yatağına yel gibi vardı, benzemişti gemileriyle ün salmış Dymas'ın kızına, .... Gök gözlü Athene bu kılıkla seslendi ona, dedi ki: ....

".... hazırlık yapmalısın düğüne, güzelce giyinip kuşanmalısın,"

Vardılar ırmağın gürül gürül akan sularına, .... kaynaklardan buz gibi su fışkırıyordu, en kirli çamaşırı yıkayacak kadar bol. ....

Kızlar bastılar çığlığı bir ağızdan, tanrısal Odysseus uyanıp doğruldu, .... "Çığrışan kızlar sarmış dört yanımı, dağların sivri doruklarındaki Nympheler mi bunlar,

"Senin gibi bir insan görmedi gözlerim daha, ne erkeklerden, ne kadınlardan."

tanrısal Odysseus da yıkadı bedenini suyun köpüğünde, .... Giyindi kızoğlankız Nausika'nın verdiği şeyleri, Zeus'tan doğma Tanrıça Athene daha iri, daha kocaman görünmesini sağladı, ....

"Hadi kalk, yabancı, kente gidelim, götüreyim seni babamın evine, akıldan yana üstün bir adamdır o, Phaiakların en ileri gelenlerini görürsün orada. .... Phaiaklar uğraşmaz oklar ve yaylarla, seren, kürek, dengeli gemiler yapmaktır onların işi gücü, ....

Bak, yabancı, noksansız yaparsan benim dediğimi, dönüşünü çabucak sağlayabilir babam."

Athene'nin kutsal korusuna vardılar gün batınca, tanrısal Odysseus kaldı orada, başladı ulu Zeus'un kızına yakarmaya: ".... Şimdi Phaiaklar beni dostça karşılasınlar, bırak, ...." Poseidaon çok içerliyordu tanrıya denk Odysseus'a ....

- Yedinci Bölüm: Odysseus Alkinoos'un Sarayında

Eurymedousa, Epiroslu ihtiyar. Epiros'tan iki kıvrımlı gemi getirmişti onu ta eskiden, .... Sarayda bu kadın büyütmüştü ak kollu Nausikaa'yı, .... .... Athene .... küçük bir kız kılığında, elinde bir testi, durdu önünde tanrısal Odysseus'un, tanrısal Odysseus da ona sordu: "Yavrum, beni Alkinoos'un konağına götürür müsün? Kralıymış o adam bura insanlarının." ....

"Gel konuk baba, göstereyim sana aradığın evi, çok yakın benim kusursuz babamın evine. .... iyi karşılanmaz burada yabancılar, .... gemiler kanat kadar, düşünce kadar hızlıdırlar." .... .... kraliçenin .... .... adı Arete'dir, .... ....

hiçbir kadın böyle sayılmadı yeryüzünde, .... halk da bir tanrıça gibi baktı ona, .... çok akıllıydı, iyi yürekliydi de ondan, yatıştırırdı bütün kavgalarını erkeklerin. ....

.... ak kollu Arete .... tanımıştı Odysseus'un sırtındaki gömlekle abayı, .... "Kimsin sen? Hangi insan soyundan? Bu rubaları kim verdi sana?"

Çok akıllı Odysseus karşılık verdi, dedi ki: ".... öğrenmek istediğini anlatacağım sana: Ogygie adlı bir ada var, ta uzakta, denizin ortasında, Atlas'ın kurnaz kızı oturur orada, Kalypso, güzel belikli, korkunç bir tanrıça, (http://www.dildernegi.org.tr/TR,274/turkce-sozluk-ara-bul.html belikli öna. İnce ince saç örgüsü olan: “On beş yaşında da kırk beş belikli / Bir kız bana emmi dedi neyleyim.” -Karacaoğlan.) .... Ak yıldırımıyla zeus parçaladıydı tez giden gemimi, .... tanrılar Ogygie Adasına attılar beni .... .... Kalypso .... aldı beni, candan baktı bana, sevdi, besledi, seni ölümsüz kılayım, derdi, hiç yaşlanmayasın, .... Yıllar döne döne geçti, geldi çattı sekizinci yıl, buyurdu tanrıça, hadi çık yola, dedi, yurduna dön, .... ekli tahtalardan bir salla yolladı beni, .... Gittim on yedi gün tam salımla denizlerde, göründü on sekizinci gün toprağınızın gölgeli dağları, ....

.... attım kendimi kıyıya yarı baygın, .... Uyudum bütün gece, şafaktan günün ortasına dek, .... Varırken gün ikindiye, uyandım tatlı uykudan, kızının hizmetçileri top oynarlar baktım kıyıda, kızın da ortalarındaydı, tıpkı bir tanrıça. Gittim yalvardım ona, .... .... Bana bol ekmek verdi, kızıl şarap verdi, yıkattı ırmakta, giydirdi şu gördüğün giysileri." .... .... Alkinoos .... dedi ki: "Ey konuğum, ....

.... .... keşke Zeus baba, Athene, Apollon nasip etse senin gibi düşünen soylu bir erkek, alsın benim kızımı, damat olsun bana, burada kalırdın, sana bir ev verirdin, üstelik mal mülk verirdim bir sürü, .... Onlar konuşurlarken böyle birbirleriyle ak kollu Arete hizmetçilerine buyurdu, avluya bir sedir koyun, dedi, .... Çok çekmiş tanrısal Odysseus yattı uyudu, orada, oymalı sedirde, yankılı avluda. Alkinoos da gitmiş yüksek konağın öbür ucunda yatmıştı, karısı hazırlamıştı onun döşeğini orada.

- Sekizinci Bölüm: Odyseus'un Onuruna Şenlik

.... Haberci de geldi, değerli ozan vardı yanında, Mousa çok severdi bu ozanı, ona hem iyi şey vermişti, hem kötü şey: Gözlerinden yoksun etmişti onu, ama tatlı ezgiyi bağışlamıştı ona. .... Yiyip içildikten sonra doyasıya, Mousa, haydi dedi ozana, ünlü yiğitleri an, beğen beğendiğini ünleri göklere çıkmış destanlar arasından. Odysseus'la Akhilleus'un kavgasını söyledi o da, tanrıların parlak şöleninde bir vakitler nasıl kavga etmişlerdi, .... Agamemnon da sevinmişti yüreğinde, insanların önderi, Akhaların en yiğitleri birbirlerine düşsünler diye. .... Büyük Zeus'un buyruğuyla o zaman başladıydı dönmeye Troyalılarla Danaolar için yıkım çemberi. Çok ünlü ozan bu destanları anlatıyordu işte, Odysseus da o sıra güçlü elleriyle kaldırıp harmanisini başının üstüne çekmiş, örtmüştü güzel yüzünü, utanıyordy Phaiaklardan, .... ....

.... Alkinoos .... .... usta kürekçi Phaiaklara seslendi, dedi ki: ".... parlak şölene yakışan çalgıdan hoş ettik gönlümüzü, gidelim yarışmalarda kendimizi deneyelim şimdi, konuğumuz isterim yurduna döndüğünde anlatsın üstün olduğumuzu oyunlarda, ...."

.... Laodamas, Alkinoos'un yiğit oğlu. .... ".... soralım konuğumuza, bildiği, usta olduğu bir oyun var mı? ...." .... Çok akıllı Odysseus ....: "Hal mi kaldı bende oyunu düşünecek? ...." Euryalos, .... "Oyunlara yatkın değil senin elin, besbelli, ....

aklın fikrin yüklediğin mallardaydı herhal," Çok akıllı Odysseus ....: ".... Tanrılar vermez insana bütün güzel, iyi şeyleri, boy pos ve akıl ve söz ustalığı toplanmaz bir adamda. .... Sen de öylesin işte, bir tanrı gibi güzel, akıldan yanaysa, fukara mı fukara. ...."

" .... Gidin, alın biriniz Demokodos'un ince sesli sazını. Bizim sarayda kaldı o, haydi çabuk!" Tanrıya denk Alkinoos böyle dedi, haberci de kalktı, oyuk karınlı sazı getirmeye gitti kralın evinden. .... .... geldi, verdi sazı Demokodos'a, ozan sazını alıp geçti ortaya, horada usta gencecik delikanlılar dizildiler çevresine, başladılar tanrısal toprağa ayaklarıyla vurmaya, bakakaldı Odysseus, şaştı gönlünde, ışıl ışıl dönen ayaklarına delikanlıların. Demokodos, elinde sazı, güzel bir ezgiye koyuldu, Ares'le güzel belikli Aphrodite'nin sevgileri üstüne, .... Ares bol armağanlar vermişti nasıl, ve nasıl kirletmişti yatağını Kral Hephaistos'un. Güneş de ossaat yetiştirmişti ona bunu, .... ( Aphrodite, babası yaygın güçlü Kronosoğlu'nun yanından yeni gelmiş, tam oturacakken, girdi yanına Ares, aldı elini, konuştu, diller döktü: -Yatalım sevgilim gel, sevişelim doyasıya, Hephaistos burada yok, yola çıktı, Lemnos'a gidiyor, kaba konuşan Sintililere.- Böyle dedi, yatmayı tanrıçanın da içi çekti, ama uzanır uzanmaz yatağa, sardı onları çok akıllı Hephaistos'un ustaca yaptığı demir ağ. Ne kollarını kıpırdatabiliyorlardı şimdi, ne bacaklarını, .... Derken çok ünlü topal geldi yanlarına, .... -Zeus baba ve hep var olan öbür mutlu tanrılar, .... Zeus'un kızı Aphrodite hor gördü beni, topalım diye hor gördü, sevdi Ares'i, ....

Bakın şunlara, nasıl yatmış sevişirler benim yatağımda! .... Böyle dedi, toplandı tanrılar tunç evin önünde, yeri sarsan Poseidaon da geldi, koşucu Hermeias da, ok atan Kral Apollon da geldi, ama bütün dişi tanrıçalar utandı, evde kaldı.

.... Poseidaon ....: -Kurtulunca Ares bu zordan, Hephaistos, kaçıp gitse bile, ben ben öderim borcunu.- Çok ünlü topal ....: -Yakışık almaz yabana atmak senin sözünü!- Güçlü tanrı böyle dedi, ağı çözdü, .... Ares yol aldı Trakyaya doğru, gülümser Aphrodite de Kıbrıs'a gitti, Paphos'a, .... Üç Güzeller yıkadılar orda onu .... Çok ünlü ozan bunları söylüyordu işte, Odysseus'un bir hoş oluyordu yüreği, usta gemici Phaiakların da yüreği bir hoş oluyordu.

.... .... Alkinoos, .... .... seslendi kürekleri seven Phaiaklara: ".... çok akıllı bir adam görünür bana konuğumuz, haydi konukluk armağanları verelim ona töremizce, bu halkın arasında siz on iki sivrilmiş kralsınız, hepiniz başına buyruk, özgürsünüz, bense on üçüncü kralım içinizde, her biriniz iyi yıkanmış bir gömlek verin, bir de .... ....

.... Sağlam yapılı kapının aralığından Nausikaa dikildi karşısına, göz göze geldi Odysseus'la, öylece ona baktı, .... ".... baba toprağına döndüğünde unutma, an beni, sen ilkin bana borçlusun kurtuluşunu." Çok akıllı Odysseus .... dedi ki: "Ulu yürekli Alkinoos'un kızı, Nausikaa, Zeus, Here'nin uzaktan gürleyen kocası, eğer isterse, döneceksem ben yurduma, .... bir tanrı gibi bakacağım sana orada, ...." .... çok akıllı Odysseus, Demodokos'a şöyle dedi: "Daha çok sayarım, Demodokos, seni tekmil ölümlülerden, Sanatını ya Mousa öğretti sana, ya da Apollon. Ne güzel söyledin Akhaların destanını, olduğu gibi, ....

şu tahta at olayını anlat şimdi bize, ...." .... Odysseus böyle dedi, ozan da tanrıdan hız aldı ve kalkıp başladı şiirini dokumaya, .... Troyalılar kendileri çekmişlerdi atı Akropolis'e, .... konuşup tartışıyorlardı soluk almadan, üç yol vardı bir türlü karar veremedikleri: ....

- Dokuzuncu Bölüm: Odysseus Anlatır: Kikonlar - Lotosyiyenler - Tepegözler

.... Odysseus .... dedi ki: "Yüce Alkinoos, bu koca halkın seçkin kralı, ne güzel şeydir dinlemek bir ozanı, hele sesi bu ozan gibi tanrılara denkse, bundan daha güzel başka ne var yeryüzünde, az şey mi barış içinde yaşaması bütün halkın, evlerde şölen yapıp ozanı dinlemesi, .... Laertes'in oğlu Odysseus'um ben, .... Otururum uzaktan görünen İthake'de, çünkü kocaman bir dağ vardır üstündei yaprakları hışırdayan Neritos dağı, sarmıştır çevresini bir sürü ada, ....

.... gelin anlatayım size Troya dönüşünü, anlatayım Zeus'un ne belâlar yağdırdığını başıma. İlyon'dan çıkarken bir rüzgâr aldı beni, götürdü attı beni İsmasor'a, Kikonların kentine, .... Kikonlar ağır basıp Akhalara boyun eğdirdiler. ....

Engine açıldık yeniden, gene yüreğimiz acı dolu. Vardık töre bilmez, azgın tepegözlerin iline, .... toprak ekilmeden, işlenmeden verir onlara her şeyi, ....

Bir burun ...., .... dibinde bir mağara, denize açılan yüksek bir mağaraydı bu, Ağıldı burası koyun ve keçi sürülerine, avlusu çevriliydi dikili taşlarla ve uzun gövdeli çamlarla ve gür yapraklı meşelerle. İnsan azmanı bir dev otururdu bu mağarada, bir başına, herkesten uzak, sürülerini güderdi, .... ve seçtim en yiğitlerden on iki kişi, dolu bir tulum şarapla koyuldum yola, Maron vermişti bana o tatlı, siyah şarabı, İsmaros'u koruyan, Apollon'un duacısı, Euanthes'in oğlu.

Hemen vardık mağaraya, ama bulamadık içeride onu, semiz davarlarını götürmüştü otlağa. .... peynir aldık yedik ve oturduk dönmesini bekledik, birden çıkageldi, bir kucak dolusu kuru dalla, Ateş yakacaktı pişirmek için akşam yemeğini, .... Sonra kaldırdı kocaman bir kayayı, dikti onu mağazanın ağzına, kapattı ağzı, .... Aşılmaz bir engelle işte böyle kapattı mağarayı o.

.... .... ateş yaktı, işte tam o sıra, gördü bizi ve sordu: -Kimsiniz yabancılar, nereden geldiniz buraya? .... .... karşılık verdim ben ona, şöyle dedim: -Biz Troya'dan dönen Akhalarız, yitirdik yolumuzu, .... .... Atreusoğlu Agamemnon'un halkından olmakla övünürüz, .... Say tanrıları,kork onlardan, ey güçlü adam, sığındık sana, yalvarırız bak işte, konukseverdir Zeus, korur yalvarıcıyı, konuğu. yoldaşlık eder, buyurur, saygı gösterilsin ona der.- Ben böyle dedim, ossaat karşılık verdi o, amansız, kaskatı: -Sen ya bir budalasın, ey yabancı, geliyor olmalısın ya da çok uzaklardan, kork diyorsun bana tanrılardan, say onları, ne kalkanlı Zeus'a aldırış eder Tepegözler, ne de öbür tanrılara aldırış eder, çok daha güçlüyüz biz onlardan. ....

.... başladı haykıra haykıra komşusu Tepegözleri çağırmaya, mağaralarda otururdu onlar, rüzgârlı tepelerde. Duydular sesini ve koşup geldiler dörtbir yandan, dikilip mağaranın çevresine, sordular başına geleni: -Ne oldu sana böyle, Polyphemos, ne bağırırsın acı acı, ....

-Sana karşı Kimse zor kullanmazsa ve yalnızsan, Büyük Zeus'tan çaresiz bir dert gelmiş olacak başına. Ama baban Poseiadon'a yalvar yakar sen gene.- Böyle dediler ve gittiler, ben de yürekten güldüm, adımla aldatmıştım onu, parlak bir düzen kurmuştum. ....

.... Tepegöz .... kopardı kocaman bir kayanın tepesini, lacivert pruvalı gemimizin önüne fırlattı attı, baş bodoslamasını tuzla buz edecekti az daha, düşen kaya parçası denizi etmişti allak bullak, ....

.... kaldırmış ellerini yaldızlı göğe, başlamıştı bile Tanrı Poseiadon'a yakarmaya: -Dinle beni, toprağı sarsan Poseidaon, lacivert yeleli, gerçekten oğlunsam ben senin, sen de babam olmakla övünüyorsan, yerine getir dileğimi, dönmesin bir daha yurduna bu kentler yıkan Odysseus, bu İthakeli, Laertes oğlu. ....

- Onuncu Bölüm: Aiolos - Laistrygonlar - Kirke

Böylece vardık Aiolos Adasına. Hippotesoğlu Aiolos otururdu orada, ölümsüz tanrıların sevgilisiydi o. Yıkılmaz, tunçtan bir duvarla çevriliydi bu yüzden ada,

Aiolos'un on iki çocuğu vardı konağında, altısı kızdı, altısı erkek, delikanlı çağında, oğullarına karı diye vermişti kızlarını Aiolos. ....

Gide gide Aiaie Adasına vardık sonunda, Orada Kirke otururdu, güzel belikli, insan sesli korkunç tanrıça, kız kardeşiydi o kötü niyetli Aietes'in. Hepsi yirmi arkadaş, yola çıktılar. .... Bir düzlükte buldular Kirke'nin güzel yapılı konağını, .... büyülemişti Kirke onları kötü ilaçlarla. .... .... kapattı yoldaşlarımı domuz ağılına. Şimdi onlar tıpkı domuza benzemişlerdi .... .... atıldım Kirke'nin üstüne öldürecekmiş gibi. O bir çığlık attı ve kapandı dizlerime, yalvara yakara söyledi şu kanatlı sözleri: -Kimsin, nereden gelirsin? .... .... ne alt edilmez bir gücün varmış senin! Çok kurnaz Odysseus musun sen yoksa, .... .... şimdi sok kılıcını kınına, hayfi, gidelim seninle uzanalım yatağımıza, sevgi içinde güvenelim birbirimize, sevişe birleşe.- O böyle dedi, ben de karşılık verdim, dedim ki: -Nasıl istersim, Kirke, sana tatlı davranmamı, .... Katlanmazsan büyük bir ant içmeye, tanrıça .... çıkmam senin yatağına ben, taş çatlasa.- ....

- On Birinci Bölüm: Ölüler Ülkesinde

.... Yak beni silahlarımla ve neyim varsa hepsiyle

.... Bir de baktım geçmiş göçmüş anamın ruhu çıkageldi can ayrılır ayrılmaz ak kemiklerden kaslar artık etleri, kemikleri tutmaz olur, yok eder onları ışıldayan ateşin zorlu gücü, ruh uçar gider kanatlanan düş gibi .... Alkmene'yi gördüm, Anphitryon'un karısını, büyük Zeus'un koynunda yatmış, birleşmişti onunla, doğurmuştu Herakles'i, o atılgan güçlü, arslan yürekliyi. .... Oidipus'un anasını gördüm, güzel Epikaste'yi bilmeden büyük bir suç işlemiş, .... tanrılar da açıklamıştı bunu insanlara ansızın.

- On İkinci Bölüm: Seirenler - Skylla - Kharibdys - Güneş'in Sığırları Seirenler onu çayırda çınlayan ezgileriyle büyüler,

-Gel buraya, dillere destan Odysseus, Akhaların şanı şerefi, durdur gemini de duy bizim sesimizi. -Uluyan bir Notos çıkardı bulutları devşiren Zeus

- On Üçüncü Bölüm: Odysseus'un Phaiaklar İlinden Ayrılması - İthake'ye Varışı

Alkinoos böyle konuştu, .... sonra hepsi kalkıp evlerine yatmaya gitti .... Butları yakıp doya doya çıkardılar tadını şanlı şölenin, aralarında Demokodos başladı ezgiye, .... .... Odysseus .... Usta kürekçi Phaiaklara seslendi ossaat, .... "Kral Alkinoos, en üstün adamı bu halkın, yerine getirdiniz bütün dileklerini gönlümün .... .... sağ salim bulayım karımı ve hsım akrabamı evimde. Mutlu olun siz de burada, karınız ve çöcuklarınızla, .... halkınız dert yüzü görmesin bu topraklar üstünde." Gök gözlü Athene .... şöyle dedi: "Artık yakışmaz sana, Telemakhos, evinden uzak durman, Evine yerleşmiş bir sürü adama bırakmışsın varını yoğunu, .... onlar .... yerler nen var nen yok, pay ederler malını mülkünü, .... ".... Varınca İthake'ye, ilk burunda çık karaya, sonra kente gönder geminle bütün arkadaşlarını, kendin de hemen domuz çobanının yanına git, .... Geceyi orda geçir ve sonra gönder onu da kente, haber götürsün uslu akıllı Penelopeia'ya, Pylos'tan döndüğünü söylesin senin sağ salim."

1.Homeros, İlyada, Yunanca aslından çeviren Azra Erhat / A. Kadir, Can Yayınları, 1997.

2.Homeros, Odyseia, Türkçesi Azra Erhat / A. Kadir, Can Yayınları, 1998.

3.Azra Erhat, http://tr.wikipedia.org/wiki/Azra_Erhat

4.Mehmet Arat, Kitap Arkası: İlyada, http://kitapdili.blogspot.com/2014/03/homerossozlu-edebiyat-gelenegini.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder